Kafka’nın, metaforlarla işlediği Açlık Sanatçısı, okuruna sancı ve gerçeklik arasında bir köprü inşa ediyor. Yazarın kendini açık etmek mi, yoksa kimsenin onu bulmaya cesaret edemeyeceği kadar derinlere saklanmak mı istediği sorunsalı, kitaptaki diğer üç öyküde tazeleniyor: “Aç kalabildiği son noktaya kadar gidecekti. Gitti de! İnsanlar onu es geçiyordu. Artık onu hiçbir şey kurtaramazdı. Açlık sanatını bir anlatmaya çalışın! Açlık, hayatında hiç hissetmemiş olana karşı kelimelere dökülemezdi.”
Karbon Kitaplar, Kafka’nın “Ein Hungerkünstler ” başlıklı öykü dizisini Almanca aslından Türkçeye çevirdi.
Kuma oturup suya bakardı, herşeye zor inanılırdı suya bakınca, Çin diye bir ülke olduğuna ya da ABD’ye ve Vietnam’a, bir zamanlar […]
Geçmiş yüzyıllarda yazılanlar beni pek açmadı; aşırı ciddi buldum. Birkaç istisna dışında yapaylığa çok yakın. Bu bana devam etme gücü verdi. […]
Kimseyle yarışmıyorum ve ölümsüzlüğe dair düşüncelerim yok. Umurumda bile değil. Hayatta iken devinmek önemli olan. Gün ışığında kapılar açılır ve atlar […]
“İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir […]
“Arka koltuktaydım, Romanya ekmeği, ciğer ezmesi, bira ve meşrubatların arasına sıkışmış; on yıl önce ölen babamın cenazesinden bu yana ilk kez […]
Ahmet Cemal, edebiyatseverlerin yakından tanıdığı bir ad. Deneyimli, usta bir denemeci, usta bir çevirmen. Köşe yazılarıyla da sesini duyuran Ahmet Cemal […]