İtiraf edeyim ki, ilişkiler içinde en çok hastalıklı olanları severim, ateşimin yükselmesini, sayıklamalarımı, kâbuslarımla hayallerimin birbirine karışmasını, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim sızıları, Hastalığının bütün kıvrımları hastalığımın bütün kıvrımlarıyla öpüşen bir kadınla denizaltıma binip çıktığım yolculukları, solgun bir sabah vakti insanların arasından ayrılışımı. Hiçbir yere gitmeyen bir denizaltının içinde, hiç kimsenin gitmediği yerlere gitmeyi. Birçoğumuz çıktık bu yolculuğa. Evet, sevdiğimiz hasta biri. Evet, bu ilişki hastalıklı. Ama bunun ne önemi var, hastalıklarımız birbirini tutuyorsa, öpüşen dudaklar gibi değiyorsa hastalıklarımız birbirine. Hangi sağlıklı ilişki benim gördüğüm rüyaları görebilir ki, hangi sağlıklı ilişki böyle sancıyabilir ki. Ateşlerle yanarak, sancılarla kavrularak, çılgın rüyaların içinde kıvranarak, kristal denizaltıda hastalıklı ilişkilerin içinde seyahatlere çıktım. Gezdiğim sıcak sahillerin büyücüleri bana hep aynı şeyi söyledi: Önemli olan onun sana uyması değil, önemli olan onun hastalığının senin hastalığına uyması. Dolaştığım tarih sayfaları aşk bölümlerinde hep “hastalıklı” ilişkileri anlatıyordu, kayda geçmeye değer olarak yalnızca onları bulmuştu. Brahms, Clara Schumann’a böyle tutulmuş; Yesenin, Isadura Duncan’a hayatını böyle armağan etmişti.
Şeytan mührünü vurdu Tarlabaşı’na… Beyoğlu’nun tekinsiz arka sokakları… Senenin ilk karı düşerken Tarlabaşı’nın yakışıklı delikanlısı katiline burukça güler ve ruhunu teslim eder. […]
Dostluk… Üç farklı yaşam tarzının birleştiği bir noktaOrta yaşı geride bırakmış, tüm yaşamları Beyoğlu’nda geçmiş üç arkadaş; Selim, Kenan ve Nihat. […]
Tasarlanmış cinayet iyi bir organizasyonu gerektirirDünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie İstanbul’da gizemli şekilde ortadan kaybolur. Yazarın on bir gün boyunca […]
Öykünün yalnız ve hayalperest anlatıcısı, Petersburg’un “beyaz geceler”inde sokaklarda dolaşırken Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da bir o kadar […]
Yazar olarak pek çok kusurum olduğunu biliyorum. Çünkü öncelikle ben kendim, hiç hoşnut değilim kendimden. Kendi kendimi tarttığım bazı anlarda, çoğu […]
“… bir roman yazmak üzereyim. Hem de öyle bir roman ki hayatın bizzat kendisini aksettirecek. İçinde hem romantizme, hem de realizme […]