Sanat ve başkaldırı ancak son insanla birlikte ölecektir.
İsyan kavramının ve devrimin iki yüz yıllık tarihini tutan Başkaldıran İnsan, aynı zamanda insan doğasını, düşünce akımlarını, onların toplumu ne şekilde etkilediğini; soyut ve somuta, var olana ve olmayana karşı niçin başkaldırmak gerektiğini merceğe alıyor. Bunu yaparken Fransız Devrimi’ni, önderlerini ve cinayetlerini, devrimden tiranlığa evrilen süreci de inceleyerek başkaldırıyla devrimi karşılaştırıyor, “başkaldırma” düşüncesini felsefi ve pratik sonuçları bakımından çözümleyerek bu iki sonucun birbirlerini nasıl etkilediklerini gösteriyor.
Camus’nün Sisifos Söyleni’nde ortaya koyduğu absürd kavramına yanıt niteliğindeki bu eşsiz metin, 20. yüzyılın en önemli çağdaş felsefe eserlerinden biri.
Şeytan mührünü vurdu Tarlabaşı’na… Beyoğlu’nun tekinsiz arka sokakları… Senenin ilk karı düşerken Tarlabaşı’nın yakışıklı delikanlısı katiline burukça güler ve ruhunu teslim eder. […]
Dostluk… Üç farklı yaşam tarzının birleştiği bir noktaOrta yaşı geride bırakmış, tüm yaşamları Beyoğlu’nda geçmiş üç arkadaş; Selim, Kenan ve Nihat. […]
Tasarlanmış cinayet iyi bir organizasyonu gerektirirDünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie İstanbul’da gizemli şekilde ortadan kaybolur. Yazarın on bir gün boyunca […]
Öykünün yalnız ve hayalperest anlatıcısı, Petersburg’un “beyaz geceler”inde sokaklarda dolaşırken Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da bir o kadar […]
Yazar olarak pek çok kusurum olduğunu biliyorum. Çünkü öncelikle ben kendim, hiç hoşnut değilim kendimden. Kendi kendimi tarttığım bazı anlarda, çoğu […]
“… bir roman yazmak üzereyim. Hem de öyle bir roman ki hayatın bizzat kendisini aksettirecek. İçinde hem romantizme, hem de realizme […]