Charles Bukowski’nin ölümünden önce yayımlanan son romanı. Gerçek bir “Pulp Fiction”. Kendi halinde bir dedektifin “Kırmızı Kırlangıç”ın peşine düşmesinin öyküsü. Dedektifimiz “Kırmızı Kırlangıç”ı ararken hayatla ve ölümle ilgili bir çok kavramı da sorguluyor, yani hayatın anlamını arıyor…
“Telefonu kapatıp ayaklarımı masanın üzerine uzattım. Kopuk parçaları masamda birleştirmeye çalışıyordum. İşte karmaşık bir olayın ortasındaydım. Ben dedektif Nick Belane. Bir yanda Kırmızı Kırlangıç meselesi çözülmeyi bekliyordu. Bir tarafta da Celine ve Bayan Ölüm vardı başımda. Sanki Bayan Ölüm’ün soluğu hep ensemdeydi. Şimdi bir de başıma uzaylı bir orospu çıkmıştı.”
Şeytan mührünü vurdu Tarlabaşı’na… Beyoğlu’nun tekinsiz arka sokakları… Senenin ilk karı düşerken Tarlabaşı’nın yakışıklı delikanlısı katiline burukça güler ve ruhunu teslim eder. […]
Dostluk… Üç farklı yaşam tarzının birleştiği bir noktaOrta yaşı geride bırakmış, tüm yaşamları Beyoğlu’nda geçmiş üç arkadaş; Selim, Kenan ve Nihat. […]
Tasarlanmış cinayet iyi bir organizasyonu gerektirirDünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie İstanbul’da gizemli şekilde ortadan kaybolur. Yazarın on bir gün boyunca […]
Öykünün yalnız ve hayalperest anlatıcısı, Petersburg’un “beyaz geceler”inde sokaklarda dolaşırken Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da bir o kadar […]
Yazar olarak pek çok kusurum olduğunu biliyorum. Çünkü öncelikle ben kendim, hiç hoşnut değilim kendimden. Kendi kendimi tarttığım bazı anlarda, çoğu […]
“… bir roman yazmak üzereyim. Hem de öyle bir roman ki hayatın bizzat kendisini aksettirecek. İçinde hem romantizme, hem de realizme […]